Gündem

Marmara’da Tehlike sinyali: Fay hattı harekete geçti

İstanbul sabahın erken saatlerinde sarsıldı. Marmara Denizi’nde, İstanbul’un batısında yer alan Büyükçekmece açıklarında sabah 07.18 sularında meydana gelen deprem, şehirde kısa süreli panik yaşanmasına neden oldu.

Depremin şiddetinin düşük olmasına rağmen özellikle kıyı ilçelerinde hissedilmesi, İstanbul’un olası büyük Marmara depremine karşı ne kadar hazırlıklı olduğu sorusunu bir kez daha gündeme taşıdı.

Deprem sonrası yer bilimciler Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’dan önemli değerlendirmeler geldi.

Depremin Detayları

Kandilli Rasathanesi ve AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) tarafından yapılan açıklamalara göre, sabah saat 07.18’de Marmara Denizi Büyükçekmece açıklarında meydana gelen depremin büyüklüğü 3.8 olarak ölçüldü.

Depremin merkez üssü yerin yaklaşık 7 kilometre derinliğinde bulunuyor. Sarsıntı İstanbul’un batı kesimlerinde, özellikle Büyükçekmece, Avcılar, Beylikdüzü ve çevresindeki ilçelerde net bir şekilde hissedildi. Vatandaşların bir kısmı uykularından uyanırken bazıları kısa süreli endişe yaşadı.

Herhangi bir can veya mal kaybı yaşanmaması büyük bir rahatlama sağlarken, uzmanlar bu tür küçük depremlerin Marmara Bölgesi için uyarı niteliğinde olabileceğini belirtiyor.

Prof. Dr. Naci Görür: Bu Depremler Bizi Uyarıyor

Depremin hemen ardından yer bilimci ve deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya hesabı üzerinden açıklamalarda bulundu.

Görür, Marmara Denizi’nde meydana gelen bu tür depremlerin önemsenmesi gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Büyükçekmece açıklarında meydana gelen bu sarsıntı, Marmara’daki ana fay zonu üzerinde değil ama onun yakınlarında bir hareketlilik olduğunu gösteriyor. Bu tür küçük depremler bize orada enerji biriktiğini ve fay hatlarının stres altında olduğunu gösteriyor. Her ne kadar bu deprem büyük bir yıkıma yol açabilecek nitelikte olmasa da, uyarıcı bir nitelik taşıyor.”

Naci Görür, Marmara Denizi’nde uzun zamandır büyük bir deprem beklendiğini ve İstanbul’un özellikle batı yakasında yapı stokunun riskli olduğunu da yineledi. “Bu tür küçük depremleri görmezden gelmek yerine, onları birer sinyal olarak değerlendirmeliyiz” diyerek vatandaşların ve yetkililerin hazırlıklı olması gerektiğini belirtti.

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan: Korkulacak Bir Durum Yok, Ancak Ders Çıkarmalıyız

Bir diğer önemli açıklama da yer bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’dan geldi. Ercan, meydana gelen depremin beklenen büyük İstanbul depremiyle doğrudan bir bağlantısı olmadığını ancak bölgedeki genel jeolojik hareketliliğe dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.

“Sabah saatlerinde meydana gelen bu sarsıntı oldukça yüzeysel ve düşük şiddetteydi. Bu nedenle korkulacak bir durum yok. Ancak Marmara fay hattının aktif olduğunu bir kez daha gösteriyor. Deprem bir doğa olayıdır, korkulacak değil, hazırlanılması gereken bir durumdur.”

Prof. Dr. Ercan ayrıca, Marmara bölgesinin fay yapısını ve stres birikim noktalarını inceleyen son veriler ışığında, bu tür küçük ölçekli depremlerin zaman zaman yaşanmasının normal olduğunu ancak bunların uzun vadeli risk analizleri açısından takip edilmesi gerektiğini söyledi.

“Özellikle deniz tabanında meydana gelen sarsıntılar, kıta sahanlığındaki kırılmaların habercisi olabilir” diyerek uyarılarda bulundu.

İstanbulluların Tepkisi: Panik Kısa Süreli Oldu

Depremin ardından sosyal medya platformlarında çok sayıda kullanıcı, sabah saatlerinde hissettikleri sarsıntıyı paylaşarak bilgi alışverişinde bulundu.

Özellikle kıyıya yakın ilçelerde oturan vatandaşlar, yataklarında uyurken hissettikleri hafif sallantı nedeniyle kısa süreli panik yaşadıklarını belirttiler. Birçok kişi ise depremin ardından haber kanallarını ve resmi kurumları takip ederek bilgi almaya çalıştı.

AFAD ve İstanbul Valiliği, kısa süre içinde yaptıkları açıklamalarda herhangi bir olumsuzluk yaşanmadığını duyurdu. Bu da vatandaşlar arasında kısa sürede bir rahatlama sağladı.

Uzmanlardan Ortak Mesaj: Hazırlıklı Olmalıyız

Her iki uzman da, depremin ardından verdikleri mesajlarda ortak bir noktada buluştu: İstanbul’un olası büyük Marmara depremine karşı hazırlıklı olması gerekiyor.

Özellikle yapı denetimi, kentsel dönüşüm, afet bilinci eğitimi ve acil müdahale planlarının sürekli güncellenmesi gerektiği vurgulandı.

“Depremleri önleyemeyiz, ancak yıkımı azaltabiliriz. Bunun için bilimsel verilere dayalı bir risk yönetimi şart. Bugün 3.8 büyüklüğünde bir deprem oldu ve kimse zarar görmedi, ama yarın ne olacağını bilemeyiz. Bu nedenle yöneticilerden bireylere kadar herkesin sorumluluk alması gerekiyor.”

Prof. Dr. Ercan da benzer şekilde, halkın bilinçlendirilmesinin ve deprem tatbikatlarının artırılmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.

“Her birey, yaşadığı yapının depreme dayanıklı olup olmadığını bilmeli. Aileler kendi acil durum planlarını yapmalı ve çocuklarına bu bilinci kazandırmalı” dedi.

Her Deprem Bir Uyarıdır

Marmara Denizi Büyükçekmece açıklarında meydana gelen 3.8 büyüklüğündeki bu son deprem, İstanbul gibi yoğun nüfuslu ve kritik altyapılara sahip bir megakent için küçük dahi olsa önemli bir hatırlatma işlevi gördü.

Bilim insanlarının ortak görüşü, bu tür sarsıntıların deprem riskini azaltmadığı, aksine stresin farklı bölgelere aktarılabileceği yönünde.

Bu bağlamda, küçük ya da büyük her depremin ardından alınacak dersler büyük felaketlerin önlenmesinde kilit görev alabilir.

Gerek bireysel düzeyde alınacak önlemler gerekse kamu otoritelerinin yürüteceği çalışmalar, İstanbul’u daha dirençli bir kent haline getirebilir.

Unutulmamalıdır ki, doğa kendini her zaman hatırlatır; önemli olan, insanın buna ne kadar hazırlıklı olduğudur.

Marmara Denizi’nde Hissedilen Deprem: Uzmanlardan İlk Açıklamalar Geldi

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yapılan resmi açıklamaya göre, merkez üssü Marmara Denizi olan bir deprem meydana geldi.

Depremin büyüklüğü 3,8 olarak kaydedildi. Sarsıntının, İstanbul’un Büyükçekmece ilçesine yaklaşık 20,66 kilometre uzaklıkta gerçekleştiği belirtildi.

AFAD verilerine göre, yerin 6,84 kilometre derinliğinde oluşan bu depremin, bölge halkı tarafından hissedildiği bildirildi.

Kandilli’den Farklı Bir Değerlendirme: Depremin Büyüklüğü 4,1

AFAD’ın verilerinin hemen ardından Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi de konuyla ilgili bir açıklamada bulundu.

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, söz konusu depremin büyüklüğünü 4,1 olarak duyurdu.

Ayrıca depremin derinliği de Kandilli tarafından farklı ölçüldü. Kandilli’ye göre sarsıntı, yerin 13,6 kilometre altında gerçekleşti. Bu farklılık, sıkça görülen ölçüm farklılıklarından biri olarak değerlendiriliyor.

Deprem, İstanbul’da Kumburgaz Fay Zonu’nda Gerçekleşti

Depremin ardından kamuoyunun yakından tanıdığı yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya hesabı üzerinden konuya dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Görür, sabah saatlerinde meydana gelen depremin, Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) Marmara Denizi’ndeki Kumburgaz segmentinde meydana geldiğini belirtti.

Açıklamasında, “Bu sabah KAF’ın Kumburgaz Fay Zonu’nda, 13,6 km derinlikte 4,1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu bölgede stres alanı değişimleri devam ediyor” ifadelerine yer verdi.

Prof. Dr. Görür’ün bu açıklaması, uzun süredir gündemde olan ve büyük endişelere neden olan “Beklenen İstanbul Depremi” tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Özellikle Marmara Denizi açıklarında yaşanan her deprem, bu büyük depremin habercisi olup olmadığı yönünde soru işaretleri doğuruyor.

Ahmet Ercan: Kaygılanacak Bir Durum Söz Konusu Değil

Diğer yandan deprem konusunda yaptığı yorumlarla bilinen bir başka uzman olan Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan da yaşanan gelişmeler üzerine sosyal medya üzerinden açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Ercan, Kumburgaz açıklarında meydana gelen depremin büyüklüğünün 4,1 olduğunu ve bunun daha önce yaşanmış olan 6,2 büyüklüğündeki depremin bir artçısı niteliğinde değerlendirilebileceğini ifade etti.

Açıklamasında, “Kumburgaz açıklarında 13 km odak derinliğinde sabah saat 07.18’de meydana gelen M4,1 büyüklüğündeki deprem, M6,2 büyüklüğündeki bir depremin artçısıdır. Endişe edilecek bir durum söz konusu değildir” dedi. Prof. Dr. Ercan’ın bu değerlendirmesi, kamuoyunda oluşan paniğin bir nebze de olsa yatışmasına katkı sağladı.

Marmara Denizi ve Depremsellik Gerçeği

Marmara Denizi, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın önemli bir segmentine ev sahipliği yapması nedeniyle bilim insanlarının sürekli gözlem altında tuttuğu bir bölgedir.

Özellikle İstanbul’a yakınlığı sebebiyle burada meydana gelen her sarsıntı büyük bir dikkatle incelenmektedir.

Uzmanlar, Kumburgaz açıkları başta olmak üzere Marmara’daki çeşitli fay segmentlerinde enerji birikiminin sürdüğünü ifade ediyor. Bu birikim, olası büyük İstanbul depreminin habercisi olarak değerlendiriliyor.

Nitekim Prof. Dr. Naci Görür’ün de sık sık dile getirdiği üzere, Marmara bölgesinde ciddi stres birikmeleri söz konusudur.

Görür’e göre, bu fay zonundaki değişimlerin dikkatle takip edilmesi ve bölge halkının olası bir depreme karşı hazırlıklı olması büyük önem taşımaktadır.

Uzmanlar Neden Farklı Rakamlar Veriyor?

Kamuoyunun sıklıkla merak ettiği konulardan biri de AFAD ve Kandilli Rasathanesi’nin zaman zaman farklı büyüklük ve derinlik verileri açıklamasıdır.

Bu farklar, kullanılan sismolojik cihazların özellikleri, algoritmalar, veri toplama merkezleri ve analiz yöntemleri gibi teknik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Ulusal ve uluslararası birçok sismoloji merkezi de zaman zaman farklı sonuçlar yayımlayabiliyor.

Halk Ne Yapmalı?

Uzmanlar, meydana gelen bu tür depremlerin büyük bir felaketin öncüsü olup olmadığının kesin olarak söylenemeyeceğini ancak her durumda hazırlıklı olunması gerektiğini vurguluyor.

Özellikle İstanbul gibi yoğun nüfuslu ve yapı stoku açısından riskli bölgelerde, bireysel ve kurumsal düzeyde deprem önlemlerinin alınması gerektiği konusunda hemfikirler.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) da vatandaşlara yönelik yaptığı bilgilendirme çalışmalarıyla, acil durum çantası hazırlığı, tahliye planları, deprem anında yapılması gerekenler gibi konularda rehberlik ediyor.

Ayrıca e-Devlet üzerinden sunulan “Afet Toplanma Alanları” haritası, olası bir afet durumunda vatandaşların toplanabileceği güvenli alanları gösteriyor.

Stres Artıyor, Hazırlık Şart

Sonuç olarak Marmara Denizi’nde meydana gelen bu son deprem, bölgedeki sismik hareketliliğin sürdüğünü bir kez daha gözler önüne serdi.

Depremin büyüklüğü bazı uzmanlar tarafından küçük ve olağan bir sarsıntı olarak değerlendirilse de, bu tür olayların bir bütün olarak analiz edilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Marmara’nın derinliklerinde biriken enerji, uzmanların deyimiyle “fay zonlarında stres birikimi” şeklinde ifade ediliyor ve bu durum İstanbul için potansiyel bir risk anlamına geliyor.

Naci Görür gibi bilim insanlarının yaptığı uyarılar, bu riski ciddiye alarak uzun vadeli kentsel dönüşüm projeleri, afet yönetimi planları ve bireysel bilinçlenme çalışmaları yapılması gerektiğini ortaya koyuyor.

Ahmet Ercan’ın açıklamaları ise mevcut depremin büyük çaplı bir tehlike yaratmadığını ve panik yapılmasına gerek olmadığını belirterek, sürece daha temkinli ve sakin yaklaşılması gerektiğini vurguluyor.

Bu tür depremler Marmara’nın uyanan fay hatlarının bir göstergesi olabilir. Ne zaman ve ne büyüklükte bir depremin olacağını kesin olarak öngörmek mümkün olmasa da, bilinçli ve hazırlıklı olmak yaşanabilecek zararları en aza indirebilir.

Türkiye gibi aktif fay hatları üzerinde yer alan bir ülkede, depremlerle yaşamayı öğrenmek ve önlemleri ciddiye almak, artık bir zorunluluk halini almıştır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu