Yer Değişikliği Sensörü

Hicret bugün konumuz. Yani yerini değiştirme zorunluluğu. Öyle ki bazen bir mahalleyi, bazen bir ilçeyi, şehri hatta belki coğrafyayı değiştirmek icap edebilir. İnsanın hicret vaktini bilmesidir esas olan. Aksi halde Allah onu döve döve gönderir. Çünkü esas olan gitmektir. Kalmak da bazen biribadet veya zarurettir evet ancak; zaman ve insan saatini doğru anlarsak gidilmesi gerektiğinde gitmek hicrettir.
Elinden bir şey gelmediğinde gitmek zorunda kalmak kaçış… Bize düşense gitmektir. Çünkü kaçış hep bir telaş taşırken hicret bir menzil götürür yanında. Bir hedef ve mefkure verir insana. Hicret edenlerin selamet, zafer veya şehadetle buluşması da bu mefkureye sadakatin bereketidir.
Diğer taraftan hicret bir çiçeğin o toprağa, bir ağacın dallarının o insanlara ait olmadığının ilanıdır. Mesela Halfeti’deki karagüller. Sadece o toprağa aittir. Başka yerde olmaz, taşınsa bile o tonu, o kokuyu alamazsınız. Çünkü o çiçek o toprağa aittir. Hikayesi ve şiiri ile oraya…
Bir de uyumsuz topraklar vardır. Hiçbir ziraat gelişimi veya teknoloji bunu sağlayamaz. Çünkü tabii olan uyum sağlamıyordur. İşte orada yapılması gereken; bazen toprağı, bazen saksıyı, bazen yerini, bazen sulama mutadını değiştirmektir.
Hicret dediğimiz de o kadar baktın olmuyorsa orada bakmamak gerektiğini kabul etmektir. Ve elindeki tohumlar, dilindeki marşlar, hayalindeki hedefler, yüreğindeki heyecanla ceketini yağmurlara asarak gerekirse gitmek.
Bereketi, inşirahı, zaferi ne zaman gelir bilmeyiz. Bilmemiz gereken geride mahcubiyet dolu bir hikaye bırakıp bırakmadığımızdır. Hicret bu yönüyle hicabı geriye; azmi, heyecanı, samimiyeti heybeye koyup devam etmektir.
Efendimiz’in aleyhisselam veya sonraki nesillerin hicretlerinden onlarca örnek ve hisse çıkarmak mümkün bu arada. Mesela Habeşistan ki bugün kıtlıkla andığımız Etiyopya, Müslümanların dönmek üzere verdikleri bir moladır ve orada Müslümanlar yaşamış, örnek olmuş, Necaşi çok kıymet vermiş onlara ancak bir Yesrib ve Musab durumu, duruşu, hikayesi, neticesi ortaya çıkmamıştır.
Birisinde dönmek ve o arayı huzurla geçirmekken sorumluluk,diğerinde yeni ve kalıcı bir başlangıçtır. Dolayısıyla Allah yürüyüş hedefine göre neticeler halk ediyor.
Bize düşen nedir bu satırlardan ve durumlardan?
Bize düşen, durduğumuz yer tüm doğrulara rağmen eksik, kusurlu, yanlış neticeler veriyor olabilir ve bu bize hicret sensörünün çalıştığını gösterir.
Bir hikaye var:
Adamın biri bir ev yapmış. Eve demiş ki yıkılacağın zaman haber ver, düzenimi alt üst etme sakın. Aradan zaman geçmiş. Evde çatlak, patlak oluyor ve adam ya boya, ya sıva veya tadilata giriyormuş. Neticede efendim aradan zaman geçiyor ve ev adamın başına çöküyor. Hasar ve acı büyük tabii. Adam başlamış eve ağzına geleni saymaya. Ev dile gelmiş: “Be adam! Ne zaman vakti geldi diye seni uyarmaya başlasam, hemen ya boyayla veya sıvayla ağzımı kapattın. En son bu oldu.”
Ev konuşur mu diye sormazsınız elbette.
Hikaye bize vaktinde görmemiz gerekeni görmemiz gerektiğini vaz ediyor.
Hicret…
Sensörler çalışır, sigorta açık, gönlümüz geniş kalsın.