Yazarlar

Neden Bu Kadar Onaylanmak İstiyoruz?

Hemen hemen hepimiz, bir noktada çevremizden onay almak, takdir edilmek isteriz. Bir sözümüzün dikkate alınması, bir emeğimizin görülmesi, bir düşüncemizin kabul görmesi bizi mutlu eder. Peki ama neden? Neden bu kadar onaylanmak istiyoruz?

Bu sorunun yanıtı, hem insanın doğasında hem de erken çocukluk deneyimlerimizde gizlidir.

İnsan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Hayatta kalmamız, türümüzün devamı ve gelişmesi, birlikte yaşamaya ve grupla uyum içinde olmaya bağlıdır. Evrimsel olarak değerlendirildiğinde, bir grubun parçası olmak hayatta kalmakla eşdeğerdi. Dışlanmak, ölüm riski anlamına gelebilirdi. İşte bu nedenle, onaylanma arzusu aslında çok temel bir içgüdünün yansımasıdır: Kabul görmek.

Çocuklukta ise bu ihtiyaç daha belirgindir. Bir çocuk, bakım verenlerinin ilgisine ve sevgisine muhtaçtır. Sevgi, çoğu zaman başarıyla, “iyi” davranışlarla ya da başkalarını memnun etmekle ilişkilendirilirse, çocuk öğrenir: “Takdir edilmeliyim ki sevileyim.” Bu öğrenme zamanla içselleşir ve yetişkinlikte de etkisini sürdürür.

Sosyal medya gibi çağdaş platformlar, bu arzuyu besleyen yeni alanlar haline geldi. Beğeniler, yorumlar, paylaşımlar… Bunlar artık modern çağın “aferin”leri. Ve tıpkı çocukken duyduğumuz bir övgü kadar etkili olabiliyor.

Ancak sürekli dış onaya ihtiyaç duymak, zamanla insanı kendisinden uzaklaştırabilir. Değerlilik hissi yalnızca başkalarının gözünde aranıyorsa, içsel denge bozulabilir. Kendimizi değerli hissetmek, yalnızca başkalarının alkışlarına bağlı olmamalı.

Gerçek özgürlük, kendini onaylayabilmeyi öğrenmekle başlar. Bu bir süreçtir ama mümkündür. Kendimize şu soruyu sormak iyi bir başlangıç olabilir:

“Ben, kendimi sadece ben olduğum için değerli bulabiliyor muyum?”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu