Fırsattan İstifade Multidisiplinerleri İtibarsızlaştıracaklardı

Son günlerde sahte diploma iddiaları üzerinden yürüttüğümüz tartışmalar, toplumda haklı bir öfkeye sebep oldu.
Elbette hiçbir emek verilmeden, hakkı olmayan bir unvanı, yetkiyi ya da makamı gasp eden kişi ya da yapılarla mücadele etmek meşrudur, son derece gereklidir.
Ancak bu mücadelenin gölgesinde, bir “hedef şaşırtma” haliyle, bazı önemli kavramlar da zedelenme tehlikesi yaşıyor: Multidisiplinerlik veya Hazarfenlik gibi…
Bildiğiniz gibi Sayın Hakan Fidan’ın diplomalarına kadar açıklama yapılması zaruretini doğuran bu itibarsızlaştırma, birden fazla diploması olanlara karşı yürütülen bir iftiracılığa da kapı aralayıverdi.
Multidisipliner biri olarak benim de iki lisansım ve iki yüksek lisansım var, doktoram bir tane. Hepsi de birbiri ile bağlantılı çok severek okuduğum alanlar…
Ruh, beden, zihin eğitimi anlamına gelen, kadim gelenekteki eğitim şeklini hala benimseyen biri olarak, bilim ve ilimle ilgilendim, sıra sanatta diyerek üçüncü lisansımı da sanat üzere yapmaya başladığımı beni tanıyanlar bilir.
Bugün özellikle bilim, teknoloji, sanat ve düşünce dünyasında gerçek gelişmeleri mümkün kılan insanlar; aslında tek bir alanda değil, birden fazla disiplinde emek vermiş, farklı alanları sentezleyebilen, bağlantılar kurabilen insanlardır.
Buna tarih boyunca “Hazarfen” denmiştir. Hazarfen Ahmet Çelebi bunun sembolüdür belki ama onun gibi düşünen, sorgulayan, üreten çok sayıda insan bugünün Türkiye’sinde de vardır ve mutlaka olmalılardır!
Multidisipliner yetkinlik, bir kişinin farklı alanlarda donanım sahibi olması anlamına gelir. Bu donanım, ezberlenmiş kalıpların ötesinde düşünmeyi mümkün kılar.
Örneğin bir hekim, felsefeyle ilgileniyorsa, etik kararları daha sağduyulu verir. Bir yazılımcı aynı zamanda sanatla iç içeyse, geliştirdiği çözümler daha estetik, daha kullanıcıyı etkileyici olur.
Ancak şimdi sahte diploma haberlerinin arkasına saklanarak, çok yönlü insanları da potansiyel bir “hilekar” gibi göstermeye çalışan bir anlayışın filizlenmeye başladığını görüyoruz.
Bugünün dünyası artık tek boyutlu uzmanlıkları değil, farklı disiplinler arasında köprü kurabilen, karmaşık problemleri çok yönlü analiz edebilen zihinlere ihtiyacı var.
Özgünlüğün, toplumsal faydanın ve evrensel katma değerin yolu buradan geçiyor.
Multidisiplinerler, ülkemizin ihtiyaç duyduğu zihin tipleridir. İtibarsızlaştırmak değil, destek olunmaları gerekir.
Bu noktada dikkatli olunmalı, sahtecilikle mücadele ederken çok yönlülük bastırılmamalı. Gerçek emekçileri, bilgiye ömrünü adamış insanları; sahtekarlarla aynı kefeye koymak adalet değil, haksızlıktır.
Bu anlayış, ülkenin farklı beyinlerini küstürür, üretkenliğin önüne set çeker.
Öyleyse gerçek multidisipliner düşünenleri sahiplenmenin, onların potansiyelini görmenin önemi yadsınamaz. Sahtecilikle mücadele ederken, çok yönlülüğü cezalandıran değil, destekleyen bir bakış açısı geliştirilebilir.
Çünkü bu ülkenin geleceği, dar alanlara sıkışmış uzmanlıklarda değil; geniş ufuklara sahip çok yönlü zihinlerde yatıyor.
Tarihin büyük isimleri, sadece bir alanda değil birçok alanda üretim yaptıkları için kalıcı oldular. Onların başarısının ardında, disiplinler arası düşünme cesareti ve bilgiyi farklı alanlarda sentezleyebilme yeteneği yatıyor.
O yüzden, çok yönlü insanlara kuşkuyla değil; ilhamla, güvenle ve destekle yaklaşmak gerekir.