“Bir Potansiyel Olarak İnsan”

İnsan olmak, yalnızca bir gerçeklik değil; bir potansiyeldir.” Hangimiz tam potansiyelini gerçekleştiriyor bakmak isterim.
Bu söz bana sık sık düşündürür:
Biz bu potansiyeli gerçekten yaşıyor muyuz, yoksa sadece insan suretinde bir hız çağının içinde savruluyor muyuz? Öyle ya Ruhumuzdaki bu huzursuzlukta neyin nesi diye düşünmüyormuyuz.
Değerlerimize gidiyor aklım hemen Sadakat, dürüstlük, merhamet, vefa…
Kulağa eski zamanlardan fısıldanmış kelimeler gibi geliyor olabilir. Ancak bugün de en çok eksikliğini hissettiğimiz değerler bunlar. Teknolojiyle, hızla, yüzeysel bağlarla ilerleyen ilişkiler dünyasında, içimizdeki “insan” hâlâ sessizce bu değerlere tutunmaya çalışıyor gibi sanki sadelikte değerlerin kendisinde gibi çare.
Ben sık sık kendime şu soruyu sorarım:
Değerli biri olmak mı daha zor, yoksa değerlerini koruyarak yaşamak mı?
Ve cevabı hiç kolay değildir. Çünkü değerler, yüksek sesle değil; çoğu zaman sessizce sınanır. Kimse alkışlamaz seni, çoğu zaman kimse görmez. Ama insan, kendini görür. En içerideki yerinden…
Dürüstlükse şu zamanlarda risk gibi sunulur artık, “fazla açık olma” denir. Merhamet ise zayıflıkla karıştırılır. Vefalı olmak, geri kalmak gibi algılanır. Ama ben hâlâ tüm bunlara inanıyorum. Çünkü insanı insan yapan şeyin, kazandıkları değil, sadık kaldıkları olduğunu düşünüyorum. Değil mi ?
Erich Fromm’un da dediği gibi: İnsan olmak, doğuştan sahip olduğumuz bir sıfat değil. Her gün yeniden seçtiğimiz bir yoldur. İyide yolun neresindeyiz artık biliyormuyuz. Bu karmaşada neyin nesi ne yoldaki bu sis, esas önünü görebilen varmı? Varsa da azınlık değil mi!
Ve bu yol, çoğu zaman dışarda da değil içimizdeki.
Belki de kendimize bu noktada sormamız gereken en önemli soru şu:
Görülmek mi istiyoruz, yoksa gerçekten görülmeye değer biri olmak mı?
Bu fark, yaşam yönümüzü kökten belirliyor olabilir. Farkındalık kurtarır diyorlar haklılar.
Sorulamadan, düşünmeden ilerlediğimiz bir çağda yaşıyoruz. Ziyandayız.
İşte tam da bu yüzden, şu sıra gerçekten ihtiyacımız olan bir alanı size haddim olmayarak hatırlatmayı bir görev biliyorum:
Lütfen durun.
Bekleyin.
Sakinleşin.
Sadece 10 dakika boyunca hiçbir şey yapmadan kendinizle kalın.
Bu sessizlik, bu durmuşluk bile, içe dönmenin ve içe bakmanın ilk büyük adımı olabilir.
Çünkü bazen insan, dışarıdan değil; içeriden büyür.
Ve o iç sessizlikte doğan farkındalık, yılların gürültüsünden daha çok şey anlatır.
İnsan olmak bir başlangıç değil; her gün yeniden seçilmesi gereken bir yoldur.
Ve o yolu yürümek için hâlâ geç değil. Yolunuza yoldaş olanlara da selam olsun yolunuz aydınlık olsun Güzel insanlar.